Türkiye’de Yazılımcı Olmak -4

Türkiye’de Yazılımcı Olmak -4

Bir önceki bölümde yazılımcı olup paraları nasıl cukka yapabileceğimize dair yöntemleri ve bu yöntemlerle alakalı ne gibi muhtemel sorunların olduğuna bakmıştık. Yöntemler arasında en ideali olan proje üretme kısmını da dandik Türk dizilerine özenerek, en civcivli noktasında bırakmıştık.

Aslında proje üretme konusunda karşımıza çıkan sorunu tahmin etmek zor değil. Her şeyin temel sorunu olarak nitelendirebiliriz. Yani para, yani money, yani mangır, yani destek, yani teşvik …

TEŞVİK

Bir önce ki yazıda da dediğimiz gibi; bir projenin sağlamlığı o proje için çalışan, bilgili kişilerin aylarca sırf bu projeye emek vermesi ile olur. Standart olarak dünyada ki bir çok kayda değer projede en az 2 kişinin o projeye hayatlarını adamasıyla meydana gelmiştir. Örneğin Apple (Steve Jobs/Stephen Gary Wozniak), Microsoft (Bill Gates/Paul Gardner Allen), Google (Larry Page/Sergey Brin) gibi … Dolayısıyla bir proje üretiminde yükü paylaşacak en az bir kişiye ihtiyacınız var demektir. Tabi kesinlikle tavsiyem; proje belli bir seviyeye gelmeden önce yani para etmeden önce, para etmesi yada gelir getirmesi durumunda maddi dağılımın nasıl yapılacağına karar verilmesi gerekiyor. Yüzde 50-50 kesinlikle tavsiye edilmez, bu iki başlılık anlamına gelir. En iyi ihtimalle yüzde 51-49 olması gerek ve bir kişinin muhakkak son sözün sahibi olması gerek. Zaten bu konuda sorun yaşıyorsanız daha işin başından işin sonu belli demektir.

Bu kısıma kadar yazılanlar aslında ekip başlığı altında yazılabilirdi. Fakat mevzuyu şuraya bağlayacağım; Proje ile sadece siz uğraşacak olsanız ya da bir ekibe sahip olacak olsanız da, proje için aylar feda edilecektir. Bu aylarda fotosentez yapamayacağınıza göre giderleriniz olacak demektir. Bu gideri de bir şekilde karşılanması, ürettiğiniz projenin maddi nedenlerden dolayı sekteye uğramamasının sağlanması gerekiyor.

Türkiye’de Yazılımcı Olmak -4Dünyada kayda değer ülkelerin hepsinin teknoloji ve yazılıma ciddi destekler verdiğini görüyoruz. Amerika’nın bugün Amerika olmasını sağlayan hiç şüphesiz yazılım ve teknoloji sektörü. Dolayısıyla çok ciddi teşvikler söz konusu. Türkiye’de ise teknoloji denildiğinde o çoğumuzun bildiği bulut teknolojisi ile ilgili videoda ki söz durumu özetliyor: “Bu bilişime fazla kafa yorarsan sıyırırsın … Kafayı taktın mı (ıhı) o zaman işin kötü

Durum böyleyken, teknoloji ve kodlamaya teşvik etmekle sorumlu kişilerin bakış açısı buyken, Google yapacak olsan kaç yazar

Tabi hiç destek verilmiyor da değil. Çeşitli destek programları var. Yaptığınız projeye yüzde 10 ve 40 maddi destek sunan devlet teşviki var. Tabi bunun için kabul edilmeniz, eğitim almanız ve bir sürü prosedürden geçmeniz gerekecek. Hibe krediler mevcut, onunda bir sürü teferruatı var. Bir de proje sahibiyle yatırımcıyı buluşturan programlar var. Yani kısacası size para verecek ve projeden elde edilecek gelire ortak arayan programlar.

Bu teşviklerin her biri için belli bir yol kat etmeniz gerek. Yani “abi çok fena bir projem var, bir yaparsak voleyi vuracaz” derseniz kimse sizi sallamaz. Önce projeyi iyi kötü ortaya çıkarmış olmanız, ondan sonra destek beklemeniz gerek.

SONUÇ (KESİN)

Dört bölümlük, Türkiye’de yazılımcı olmak adlı kısa bir yazı dizisinin sonuna geldik arkadaşlar. 10 küsür senelik deneyim, gözlem ve araştırmalarım neticesinde tespitlerim özetle bunlar (düşün artık özeti bu …). Belki bu noktaya kadar karamsar bir tablo çizdik fakat sanmayın ki yazılımcı olan herkes sürünüyor. Güzel bir iş bulup rahat şartlarda çalışarak iyi para kazananlar, serbest olarak çalışıp bir haftada yapabileceği 1.000 TL’lik işi elinin tersiyle itenler, yaptığı basit projeden her ay havadan para kazananlar, şirket kurup o işi büyüterek çok para kazananlar elbette var. Sadece bu noktaya kadar anlatmak istediğim şey toz pembe görünen tablonun aslında görülmesi gerekip de görülmeyen çok fazla sorunu olduğu. Çünkü çok büyük beklentiler ile bu sektöre girmek isteyip, çok büyük hayal kırıklıkları ile bu sektörden vazgeçen oluyor.

Yazı dizisinin ikinci bölümünde de dediğim gibi, yaşadığım iş deneyimlerimi yazıp kitap çıkaracak olsam komedi/dram dalında ödül alırım. Asgari ücret fiyat çeken, ay başı geldiğinde maaşı vermeyen, 3-5 kuruşla kıç kadar ofis tutup, grafikçisine, yazılımcısına ayrı para vermemek için hem grafiker hemde yazılımcı olmanı bekleyen, yol+yemek+sigorta gibi temel ihtiyaçları sanki bir zorunluluk değilde lütufmuş gibi görüp belli bir aydan sonra vereceğini söyleyen bir sürü firmanın hakaret niteliğindeki sunduğu bu şartlardan ve yaşattığı sorunlardan dolayı bende yıllarını yazılıma vermiş biri olarak şu anda yazılımcılık yapmıyorum. Hobi olarak ve yıllarımı çöpe atmak istemediğim için boş zamanlarımda uğraşmaya ve kendimi geliştirmeye devam ediyorum.

Yazılımı öğrenmemde etkili olan bir hoca, benim de daha önce zaten düşündüğüm bir sözün aynısını söyleyerek, söylediğim sözün doğruluğunu teyit etti; “Yazılım işini para için yapacaksanız hiç boşuna uğraşmayın. Çünkü bu iş para için yapılabilinecek bir iş değil. Para için yaparsanız bu işten zevk alamazsınız, zevk alamazsanız kısa sürede bu işten zaten vazgeçersiniz.”

Yazı dizimizin sonuna geldik gençler. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere kendinize iyi bakın …

WebTekno: http://www.webtekno.com/sektorel/turkiye-de-yazilimci-olmak-bolum-4.html

Ayrıca Kodcu Herif 'te yer alan aşağıdaki konulara da göz fırlatabilirsiniz =)

Bilinmeyen Bilişim Kitabı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir